2 Kasım 2012 Cuma

Mustafa Pektemek



“Çocukken benim için futbol demek Hakan Şükür demekti!”


Pas vermektense topu kendin kullanmayı tercih ettiğin için seni eleştirenler var. Kendin oynamayı tercih edip, başarısız olduğun pozisyonlardan sonra pişmanlık duyuyor musun?
Oyunda bencil olduğumu düşünmüyorum. Mesut Bakkal’la birlikte çalıştığımızda bana ilk söylediği de buydu. Ben hep pas verecek birilerini arardım o da bana “Şut çek!” diye bağırırdı. Bazen bunu abartıp ofsaytta olduğunu bildiğim arkadaşıma bile pas verebiliyordum. İyi şut çekebiliyorum ama yine de çok riske girmek istemiyorum. Artık bunu aştım. Ancak yine de benim için golde imzamın olmasından çok takımıma katkımın olması daha önemli.  

2008’de antremanda şut çalışması yaparken ayağın kırıldığı  için bir süre futboldan uzak kaldın. Bu boşluğu nasıl telafi ettin? Hayatını ayaklarıyla kazanan birisi için bu süreci atlatmak kolay olmasa gerek…
Ayağımı kırmayı  nasıl başardım hâlâ anlamış değilim. Etrafımda kimse yoktu. Şut çekeyim derken “Çıt” diye bir ses geldi. Canım yanınca çalışmayı bıraktım. “Ayağımı kırdım galiba” diye gülerek doktorun yanına gittim. Kırılmış olabileceğine hiç ihtimal vermiyordum. Oysa tarak kemiğini kırmak çok da zor değilmiş. Baros ve Özer de aynı sakatlığı yaşadılar ama benim kadar çabuk atlatamadılar. Olan olmuştu bir kere. O yüzden kafama pek takmadım. Ameliyat önlüğünü giydiğimde yüzüm renkten renge girdi o kadar (gülüyor).  

Futbola başlaman nasıl oldu?
Futbol oynamaya başlamadan önce voleybol oynuyordum. Benim için öncelikli olan voleybol olduğu  için futbolu amatörde oynamak yetiyordu. Bir de ikisinin önünde okulum vardı. Sakaryaspor’un altyapısına geçtikten sonra bu üç kulvar arasında futbol öne çıktı. İlkokulda okumaya devam ederken Sakarya’da Topağaçspor adında amatör bir takımda oynamaya başladım. Sonra Süper Amatör’de oynayan Akyazıspor’a geçtim. Sakaryaspor’un altyapısına gittiğimde 16 yaşımdaydım. Bir sene Sakaryaspor’un Süper Genç takımında oynadım. PAF takımında altı yedi maç oynadıktan sonra beni A takıma aldılar. Oradan bir süreliğine Sarıyer’e gidip geldim. Sonra Gençlerbirliği’ne transfer oldum.  

Ağabeyin Sinan Pektemek de Sakarya’da futbol oynadı. Hiç onunla birlikte oynadınız mı?
Ağabeyimle yarım sezon aynı takımdaydık ama hiçbir maçın kadrosunda denk gelemedik. Benden sonra o Zeytinburnuspor’a gitti. Şimdi Sarıyer’de santrfor oynuyor.  

Gençlerbirliği taraftarları  sana her fırsatta “Pektemek gol demek”  diyerek tezahürat yapıyorlar. Bu seni nasıl etkiliyor?
Onlar bana böyle seslendikçe daha çok hırslanıyorum. Onların sevgisine ve beğenisine layık olmak için elimden geleni yapmaya çalışıyorum. 

Orta sahaya yakın oynayıp oyun kurmak mı daha güzel yoksa kaleye yakın durup daha fazla gol fırsatı yakalamak mı?
Orta sahada oynadığımda da gol pozisyonlarına girebiliyorum. Oyun kurmak da keyifli bir iş ama ben daha çok takımı öne çıkarıp ileride oynamayı seviyorum. Forvet oynamak kadar beni eğlendiren başka bir şey yok.  

Küçükken hangi futbolcu gibi olmak isterdin?
Hakan Şükür küçükken benim “Dev Adam”ımdı. Hâlâ da öyledir. Sakaryalı olduğu için onu izleyerek, onun hakkında hikâyeler dinleyerek büyüdüm. Benim için futbol Hakan Şükür demekti. Fırsat bulduğumda onun videolarını izlerim. Şu anda oynayan golcüler arasında da Fatih Tekke’yi tek geçerim. Boyunun kısa olmasında rağmen kafa toplarındaki zamanlaması, top saklaması ve ikili mücadeleleri bence muazzam. Attığı gollerin hepsi birbirinden güzel. Sıradan bir golünü henüz izlemedim.  

Futbol haricinde nelerle ilgilenirsin?
Tesislerde kalıyorum ve dışarı çıkmayı hiç sevmiyorum. Benim için Ankara, Gençlerbirliği tesislerinden ibaret. Bu yüzden takım arkadaşlarımın dalga konusuyum. Kollarımdan bacaklarımdan tutup beni sürükleyerek bir yerlere götürüyorlar (gülüyor). İdmanlar haricinde kendi kendime çalışırım. Yüzerim, kondisyon çalışırım. Cem Yılmaz hiçbir şey söylemese bile yüzünü görür görmez gülerim. Komedi filmlerini kaçırmam.  

Çevrenin yoğun ilgisi, yaşıtlarının çok üzerinde para kazanmaya başlaması genç oyuncuların ayağını yerden kesiyor. Transfer haberleri alıp başını gidiyor. Son birkaç transfer döneminde bunun altından nasıl kalktın?
Ben oyunuma bakarım. İmzalanan kâğıtlara bakarım. Oynadığım kulüp iyi yerlere geldiğinde ben de iyi yerlerde olacağım diye düşünüyorum. Başka bir kulübe transfer olmak için özel bir çaba sarf etmiyorum. Ancak A milli takıma seçilmek için elimden geleni yapıyorum.  

Bazı  oyuncular için Avrupa’ya gitmek korkutucu olabiliyor. Sen Avrupa’da futbol oynamak konusunda ne düşünüyorsun?
Kendime güveniyorum. Avrupa’ya gitmekten korkmam ama öncesinde yapmam gereken işler var. Avrupa’da oynamadan önce daha çok tecrübe sahibi olup, ceplerimi futbol bilgisiyle doldurmam gerekiyor.  

Kariyerinde en unutulmaz maç  hangisiydi?
Süper Lig’de ilk golümü  attığım Eskişehirspor maçı benim için unutulmazdır. İlk golü 7. dakikada bulup, ikinci yarıda bir gol daha kaydetmiştim. Sakaryaspor’da oynarken 2007 yılında U–19 milli takımına ilk kez çağırılmıştım. Milli takıma çağırıldığımı duyduğum an da benim için unutulmazdır. Bir anda birçok insan benimle ilgilenmeye başladı. Ümit milli takımda oynamaya başladığımda adımı yadırgayanların sayısı daha da azaldı. Tabii bunda yalan yanlış transfer haberlerinin de payı var.  

Seni hiç  gol kaçırdığına üzülürken görmedim. Gerçekten kendini hemen sakinleştirebiliyor musun?
Ben de önceden gol kaçırdığımda ne yapacağımı bilemezdim. Bunu abarttığım bir gün Mesut Bakkal bana “Gol kaçırdığın zaman üzülme” dedi. Ben de onu dinledim. Artık gol kaçırdığım zaman bunu kendime dert etmiyorum. Bu yüzden beni izleyenler ruhsuz olduğumu düşünebiliyor. Ancak biliyorum ki yapamadıklarıma yanarsam kendime hayrım olmaz! 

FourFourTwo Dergisi Temmuz 2010 sayısında yayımlanmıştır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder