Onun
için “Buz adam” diyebilirler ve sahadaki duruşu göz önüne alındığında da haklı
olabilirler. Ancak Hakan Balta’yı evde eşi Derya ve iki yaşındaki oğlu Çağrı
ile birlikte görürseniz, onun ne kadar heyecanlı ve çocuksu bir karaktere sahip
olduğunu anlarsınız!
Vestel
Manisaspor’dan, Galatasaray’a geldiğinde hayatında neler değişti? Anadolu
kulüplerinde oynayıp büyük kulüp hayali kuran futbolculara ne önerirsin?
Galatasaray’a
geldiğim dönemde milli takım kariyerim de başlamış oldu. Bununla birlikte
hayatımda çok büyük değişiklikler bir anda gerçekleşti. Türkiye’de büyük bir
takımda oynamak her futbolcunun istediği bir şeydir. Ben de bunu çok istemiştim.
Transferin son gününde Manisaspor’dan, Galatasaray’a transfer olmak benim için
büyük sürprizdi. Çok mutlu olmuştum. Ancak büyük takımlarda kalıcı olmak, büyük
takımlara transfer olmaktan daha zordur. Ben de tutunabilmek için elimden
geleni yaptım. Şu anda her şey yolunda. Benim tavsiye edeceğim çok fazla bir
şey yok çünkü yapılması gereken şey sadece çalışmak ve istemek.
Hertha Berlin’deki
kariyerin nasıl başladı? Orada kalmış olsaydın şu anda kariyerin hangi noktada
olurdu? Berlin’den Manisa’ya gelmek sende nasıl bir etki yaptı?
Hertha
Berlin’de kalmış olsaydım büyük ihtimalle futbol kariyerimde bulunduğum
aşamadan daha düşük bir noktada olurdum. Çünkü orada geçirdiğim büyük
sakatlıklar ve beni çok seven hocamın değişmesi takımdaki yerimi sarsmıştı.
Tabii benim için kolay bir karar olmadı. Yaptığım geri adım atmaktı; Bundesliga
takımından, Manisaspor’a, yani ikinci lige gelmiştim. Pişman olmadım. Bazen
ileri gidebilmek için geri adımlar da atmak gerekiyor. Süper Lig’i gözüme
kestirmiş olmasaydım bu adımı atmazdım.
Türkiye’de defansif
bekler üzerinde hep olumsuz bir görüş var. Bunun en somut örneği de
aynı mevkide oynadığın İbrahim Üzülmez. Teknik direktörler ondan
vazgeçemese de taraftar ondan şikâyet ediyor. Sen bir sol bek olarak,
Türkiye’de beklere bu şekilde bakılmasının neye bağlıyorsun?
İbrahim
Üzülmez’e neden olumsuz yaklaşıldığını anlamış değilim. Onun yaptıkları ortada.
Büyük kulüplerden birinde ve milli takımda bunca zaman tutunabilmiş biri nasıl
başarısız kabul edilebilir? Onunla birlikte devam eden hocalar hiç mi bir şey
bilmiyor? Sol bek oynamak zor bir iştir. Az sayıda olduğumuz için göze
battığımızı söyleyebilirim. Geçen seneye kadar takımlar genellikle yabancı sol
bekleri tercih ediyorlardı. Altyapıda bu mevki için iyi eğitim verilirse bunun
sorun olmaktan çıkacağına inanıyorum.
Euro 2008’den
aklımızda kalan isimlerden biri sensin. Senin aklında neler kaldı?
Euro
2008’den birkaç gün önce oğlum doğmuştu. Benim için gitmek biraz zor olmuştu;
45 günlük kamp süresi bir türlü geçmek bilmedi. Ancak orada finale kadar
kalmayı tercih ederdim. Orada da bir aile ortamı vardı. Üçüncü olarak dönmek de
benim için gurur verici bir durum.
Hem Euro 2008’de
hem de geçen sezon sık sık stoperde oynadın. Stopere geçtiğin vakit kendini
nasıl hissediyorsun? Asıl işini yapmadığın için tedirgin oluyor musun?
Stoper
oynamayı pek sevmiyorum. Ancak Harry Kewell’la birlikte stoper oynadığım bile
oldu. Hamburg maçıydı ve iyi de oynadığımızı düşünüyorum. Milli takımda da
stoper oynadığım süre küçümsenemez. Esas mevkiim sol bek ama şartlar neyi
gerektiriyorsa onu da yapmak gerek.
Skibbe’nin senin
sahadaki yerinle sürekli oynaması taraftarı çılgına çevirmişti. Sen o dönemde
neler yaşadın?
O
dönemde çok sakat oyuncumuz vardı. Hatta bir dönem ondan fazla sakat oyuncumuz oldu.
Genelde stoperde olsam da sol açık, sağ açık oynamışlığım bile vardır. Beni
stoperde ya da sol açıkta oynatmak eminim ki onun da ilk tercihi değildi,
şartlar gerektirdiği için aldığı kararlardı. O yüzden tepki vermedim, elimden
geleni yapmaya çalıştım. Profesyonel futbol da bunu gerektirir.
Bek oyuncularının
uzun boylu olması nadiren görülen bir durum. Bu konuda en olumlu örnek İtalyan
Milli Takımı’nın sol beki Grosso. Uzun boyun sana nasıl avantajlar sağlıyor,
dezavantajlar getiriyor mu?
Savunma
oyuncularının kafa toplarında da hâkimiyet sağlamaları için uzun boylu olmaları
büyük bir avantaj. Kısa boylular daha kıvrak hareket edebiliyorlar. Bu da benim
gibi uzun boyluların dezavantajı sayılabilir. Yattara gibi kıvrak oyuncuların
karşısında biraz zorlandığımı itiraf etmeliyim. Uzun boylu olduğum için onlar
kadar kıvrak değilim.
Zoraki stoperliğe
kadar futbol kariyerinde sol bek ve sol açık dışında oynadığın mevki oldu mu?
Skibbe
zamanında önlibero ve sağ açık oynadım. Aslında Hertha Berlin altyapısında
forvet arkası olarak başlamıştım. Bir de kalecilik deneyimim var (gülüyor)!
Manisaspor’da oynarken Ankaraspor maçında kalecimiz Fevzi ağabey kırmızı kart
görünce kaleye geçmiştim. Şu an Fenerbahçe’de oynayan Vederson 85. dakikada
bana bir gol atmıştı. Maç 2-1’den 3-1 olmuştu.
Avrupa Şampiyonası’nda
da Tuncay Şanlı kaleye geçmişti. Tuncay eldivenleri giyerken ne düşündün?
Son
dakikalardı. Onu gördüğümde bütün takımla birlikte dua etmeye başladım. Allah
dualarımızı kabul etti de kaleye fazla top gelmeden maç bitti. Nefes alamayacak
kadar heyecanlanmıştık.
Futbola başlarken
kurduğun hayallerinin ne kadarını yakaladın? Nasıl hayallerin vardı?
En
büyük hayalim milli takım forması giyebilmekti. Onu başardım. Umarım daha uzun
süreler giyebilirim. Türkiye’de büyük bir takımda oynamak da hayalimdi ve
Galatasaray’da oynamak benim için büyük mutluluk. Geriye kalan Avrupa’da büyük
takımlardan birinde oynamak. Bundan sonraki hedefim eksik kalan parçayı
tamamlamak.
Uzaktan attığın
sert ve isabetli şutlarla rakiplerinde şok etkisi yaratabiliyorsun. Sen de
şaşırıyor musun? Bu konuda idolün kimdi? Bu konuda herhangi bir tavsiye aldın
mı, birisi seni özel olarak çalıştırdı mı?
Kimseden
tavsiye almadım. Maç içinde gelişen bir pozisyonda denk geliyor, vuruyorsun;
bazen gol oluyor bazen olmuyor. Son dönemde pek atamadım. İtiraf etmeliyim ki
şampiyonluk golü beni gerçekten şaşırtmıştı. Ben de topu filelerde gördüm!
2007-08 sezonunun
son maçında Gençlerbirliği OFTAŞ’a attığın inanılmaz hızlı gol Galatasaray
taraftarları tarafından yılın golü seçilmişti. Topa vuruşunu, gol
öncesini ve sonrasını nasıl hatırlıyorsun? Taraftarın golünü seçmesi
hakkında neler düşünüyorsun?
Golün
öncesinde Arda sol taraftan bir orta yapmıştı. Gençlerbirliği savunması kafa
ile çıkarttı. Top havadayken arkamda Ayhan ağabey vardı. “Serbest!” diye
bağırıp, topu benim kontrol etmemi istedi. Topun gelişi o kadar güzeldi ki ben
de şansımı denemek istedim. Sonra topu formamın içine sokup tribünden beni
izleyen eşime koşmuştum.
Biz Hakan
Balta’yı her zaman soğukkanlı halleriyle gördük. Seni en çok ne
heyecanlandırır?
Oğlum
doğduğunda hayatım boyunca verdiğim tepkilerin en büyüğünü verdim. Taraftarlar
beni görselerdi belki de tanıyamazlardı. Kolay kolay sinirlenen bir insan
değilim. Sahadaki soğuk duruşum da bununla bağlantılı. Evimde de böyleyim. Yapı
meselesi.
Futbol kariyerin
boyunca hiç kırmızı kart görmedin. Bunu nasıl başardın?
Bu
da soğukkanlı duruşumun bir getirisi. Benim için çok da zor olmadı. Bundan
sonra da umarım kırmızı kart görmem. Futbol kariyerim boyunca kırmızı kart
görmeden oynamak övüneceğim bir durum olur.
Rijkaard’ın geleceğini
duyduğunda ne hissettin? Onunla çalışmak zor mu?
Rijkaard’ın
gelişinin bizim için çok büyük bir fırsat olduğunu düşündüm. Özellikle genç
oyuncular için bulunmaz bir nimet! Onunla çalışmaktan gurur duyuyorum. Teknik
direktörlükten önce yaptıkları ve teknik direktörlük deneyimleri ona saygı
duymamızda çok etkili. Gelir gelmez hepimizle arkadaş oldu. Bize eğlenceli bir
çalışma ortamı yaratmak için elinden geleni yapıyor. Şaka ve espri yapmakta da
teknik direktörlüğü kadar iyidir. Onunla zaman çok güzel geçiyor.
Anadolu
kulüplerinin büyük kulüpleri zorlamaları hakkında ne düşünüyorsun?
Her
sene bir iki takım zirveye oynamayı başarıyor. Her ne kadar bizim başımıza iş
açsalar da Türk futbolu açısından sevindirici bir durum. Tabii ki sonunda biz
şampiyon olalım ama onlar da iyi olmaya devam etsinler (gülüyor). Artık Anadolu
kulüpleriyle yaptığımız maçlar daha heyecan verici hale geldi. Galibiyetler de
bir o kadar mutluluk verici. Avrupa’da kimin şampiyon olacağı belli olmuyor.
Şimdilik ne kadar zor görünse de gelecekte Türkiye’de de böyle zamanlar
olacaktır.
Oğlun
Çağrı kaç yaşına girdi? O doğduktan sonra hayatında neler değişti?
Futbola ilgisi var mı?
Eşimin
hamileliğiyle birlikte hayatım değişmeye başladı. Oğlum doğmadan üç gün önce
Galatasaray’la şampiyonluk kutluyorduk. Doğduktan birkaç ay sonra da Avrupa
Şampiyonası’nda turları atlamaya başladık. Çağrı’nın benim için çok büyük bir
uğur olduğunu söyleyebilirim. Çağrı birkaç ay sonra iki yaşına girecek. Onun da
futbolcu olduğunu görmek hayallerimden biri. Çalışmalara da başladık. Evde
olduğumuzda birlikte maç yapıyoruz ama ne kadar zorlasam da o toplara sağ
ayağıyla vuruyor! Çağrı ilerde futbol oynamaya kadar verirse ona vereceğim en
büyük tavsiye defanstan uzak durması olacak. Sağ açık ya da forvet oynamalı.
Savunma her zaman çok çekiyor (gülüyor).
Derya Balta: Çağrının hem
okuyup hem futbol oynayabilmesi için Hakan futbolu bıraktıktan sonra yurt
dışında yaşamak istiyoruz. En azından altyapısını yurt dışında almalı. Ancak
Hakan’ın da benim de doğup büyüdüğümüz yer olmasına rağmen gideceğimiz yer
kesinlikle Almanya olmayacak! Orada bir çocuğun kötü ortamlardan kendisini
kurtarabilmesi mucize gibi bir şey.
Futbol kariyerin
boyunca hangi maç senin için unutulmazdı?
Avrupa
Şampiyonası’nda Almanya ile oynadığımız yarı final maçından her bahsedişimde
tüylerim diken diken olur. Atmosfer müthişti ve takım olarak oyunun hakkını
verdiğimizi düşünüyorum. Almanlar bizden böyle bir performans beklemiyordu.
Sakat oyuncularımızın çokluğu maçtan önce onları rahatlatmıştı ancak
umduklarını bulamadılar. Dünyanın yarısının o maçı izlediğini bilmek önemli bir
motivasyon sebebiydi.
Derbi maçlarında
taraftar olarak biz bile gerilirken futbolcuların psikolojisi ne durumda
oluyor? Çıkan kavgaların sebebi ne?
Derbilerden
önce heyecanımızı kontrol etmemiz kolay olmuyor. Baktığımız her yerde,
duyduğumuz her seste o güne dair bir şeyler oluyor. Sahadan taraftarın
coşkusunu görmekse bambaşka bir duygu. Son derbide soyunma odasında takım
arkadaşlarımla bir önceki derbide çıkan kavgayı konuştuk ve olaysız bir maç
olması için birbirimize söz verdik. Ancak daha ısınmak için çıktığımızda
olanlar epey canımızı sıktı. Takım arkadaşlarım sözlerini tuttular ama olaylar
düşündüğümüz gibi gelişmedi.
Her futbolcunun
yaptığı gibi Play Station oynuyor musunuz? Arda bu konuda çok iddialı…
Tabii
ki. En çok da arkadaşlarımla oynamayı seviyorum. Bazen Derya’yla oynuyoruz.
Arda’nın iddialı olduğuna bakmayın, Play Station’dan hiç anlamaz (gülüyor).
Arda aynı zamanda alt komşumuz. Onunla çok sık oynamamıza rağmen beni bu güne
kadar hiç yenemedi.
Derya Balta: Ben de şahidim.
Hakan’ın bana öğrettiği kadarıyla ben bile Arda’yı sürekli yeniyorum (gülüyor)!
Bence Arda Play Station oynamayı bıraksın! Benim yaptığım yemekleri çok
seviyor. İddiasından vazgeçerse ona her hafta lazanya yaparım (gülüyor).
Çağrı’yla maç yapmak için randevu alıyor ama yakında Çağrı bile onu Play
Station’da yenecek!
Maç esnasında
futbolcular arasında çok komik diyaloglar olabiliyor. Senin de unutamadığın bir
hikâye var mı?
Manisaspor’da
oynarken İnönü Stadı’nda Beşiktaş maçımız vardı. Maçta bir köşe vuruşu
kullanacaktık. Uğur İnceman da benim gibi Almanca bildiğinden, vuruş
kullanılmadan önce ona Almanca “Ben ön direğe gidiyorum” dedim. O sırada bir Musta fa Doğan benim koştuğum yöne doğru koşarken “Ben
de geliyorum o zaman!” dedi. Maçın heyecanıyla Musta fa’nın
Almanya’dan geldiğini hesaba katmamıştık (gülüyor).
Bir
keresinde de Ali Sami Yen’de Galatasaray’a karşı oynamıştık. 4-2 yenilmiştik.
Maç uzun süre 2-2 gitmişti. Bizim kalemizde Bülent Ataman vardı. O maçta Hakan
Şükür’ün üç şutunu çizgiden çıkartmıştım. Bir tanesinde de kalenin içine düşüp,
filelere takıldım. Bülent ağabey yanıma gelip “Al eldivenleri sen giy bari!”
demişti (gülüyor).
DERYA BALTA
Hakan
çok ciddi bir sakatlığı olmadan yerde yatacak bir oyuncu değil. Bunu iyi
bildiğim için uzun süre yerden kalkmadığında çok tedirgin oluyorum. Maça
Çağrı’yla birlikte gidiyoruz. Onun babasının gol attığını anlayıp sevinmesini
izlemek beni çok mutlu ediyor. Çağrı’nın da çok iyi bir futbolcu olacağını
düşünüyorum. Minicik bir adam ama topu kontrol edişi profesyonellerinki gibi.
Koyu bir Galatasaray taraftarı, Galatasaray’ı diğer takımlardan ayırt
edebiliyor. Beş yaşından sonra ciddi bir futbol eğitimi aldırmayı düşünüyoruz.
Futbolcu
eşi olmak keyifli olduğu kadar zor. En büyük zorluğu da yalnız kalmak. Ne mutlu
ki Rijkaard futbolcularını kampa almıyor! Evcimen bir çiftiz. Yemekleri
birlikte hazırlarız. Hakan sosyete mantısını görünce dayanamaz. Evde sahadaki
kadar soğukkanlı değildir, oğlu kadar o da çocuktur; iki çocuğum var
diyebilirim. Çocuk gibi oğluyla birlikte hoplayıp zıplar. Evden dışarı
çıktığında buz gibi bir adam olur, bazen ben de şaşırıyorum. Allah herkese
Hakan gibi bir eş versin.
Sinemaya,
stand-up gösterilerine gitmeyi seviyoruz. Arkadaşlarımızla bir araya gelip evde
okey oynarız. Eğlence mekânları pek tercih ettiğimiz yerler değil. Hakan bir
kez bile gece kulübüne gitmemiştir. Evde şarkı söyler ama o zaman ben hiç eğlenmem
(gülüyor).
FourFourTwo Dergisi Ocak 2010 sayısında yayımlanmıştır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder