2 Kasım 2012 Cuma

Hakan Balta


Onun için “Buz adam” diyebilirler ve sahadaki duruşu göz önüne alındığında da haklı olabilirler. Ancak Hakan Balta’yı evde eşi Derya ve iki yaşındaki oğlu Çağrı ile birlikte görürseniz, onun ne kadar heyecanlı ve çocuksu bir karaktere sahip olduğunu anlarsınız!

Vestel Manisaspor’dan, Galatasaray’a geldiğinde hayatında neler değişti? Anadolu kulüplerinde oynayıp büyük kulüp hayali kuran futbolculara ne önerirsin?
Galatasaray’a geldiğim dönemde milli takım kariyerim de başlamış oldu. Bununla birlikte hayatımda çok büyük değişiklikler bir anda gerçekleşti. Türkiye’de büyük bir takımda oynamak her futbolcunun istediği bir şeydir. Ben de bunu çok istemiştim. Transferin son gününde Manisaspor’dan, Galatasaray’a transfer olmak benim için büyük sürprizdi. Çok mutlu olmuştum. Ancak büyük takımlarda kalıcı olmak, büyük takımlara transfer olmaktan daha zordur. Ben de tutunabilmek için elimden geleni yaptım. Şu anda her şey yolunda. Benim tavsiye edeceğim çok fazla bir şey yok çünkü yapılması gereken şey sadece çalışmak ve istemek. 

Hertha Berlin’deki kariyerin nasıl başladı? Orada kalmış olsaydın şu anda kariyerin hangi noktada olurdu? Berlin’den Manisa’ya gelmek sende nasıl bir etki yaptı?
Hertha Berlin’de kalmış olsaydım büyük ihtimalle futbol kariyerimde bulunduğum aşamadan daha düşük bir noktada olurdum. Çünkü orada geçirdiğim büyük sakatlıklar ve beni çok seven hocamın değişmesi takımdaki yerimi sarsmıştı. Tabii benim için kolay bir karar olmadı. Yaptığım geri adım atmaktı; Bundesliga takımından, Manisaspor’a, yani ikinci lige gelmiştim. Pişman olmadım. Bazen ileri gidebilmek için geri adımlar da atmak gerekiyor. Süper Lig’i gözüme kestirmiş olmasaydım bu adımı atmazdım.

Türkiye’de defansif bekler üzerinde hep olumsuz bir görüş var. Bunun en somut örneği de aynı mevkide oynadığın İbrahim Üzülmez. Teknik direktörler ondan vazgeçemese de taraftar ondan şikâyet ediyor. Sen bir sol bek olarak, Türkiye’de beklere bu şekilde bakılmasının neye bağlıyorsun?
İbrahim Üzülmez’e neden olumsuz yaklaşıldığını anlamış değilim. Onun yaptıkları ortada. Büyük kulüplerden birinde ve milli takımda bunca zaman tutunabilmiş biri nasıl başarısız kabul edilebilir? Onunla birlikte devam eden hocalar hiç mi bir şey bilmiyor? Sol bek oynamak zor bir iştir. Az sayıda olduğumuz için göze battığımızı söyleyebilirim. Geçen seneye kadar takımlar genellikle yabancı sol bekleri tercih ediyorlardı. Altyapıda bu mevki için iyi eğitim verilirse bunun sorun olmaktan çıkacağına inanıyorum.

Euro 2008’den aklımızda kalan isimlerden biri sensin. Senin aklında neler kaldı?
Euro 2008’den birkaç gün önce oğlum doğmuştu. Benim için gitmek biraz zor olmuştu; 45 günlük kamp süresi bir türlü geçmek bilmedi. Ancak orada finale kadar kalmayı tercih ederdim. Orada da bir aile ortamı vardı. Üçüncü olarak dönmek de benim için gurur verici bir durum.

Hem Euro 2008’de hem de geçen sezon sık sık stoperde oynadın. Stopere geçtiğin vakit kendini nasıl hissediyorsun? Asıl işini yapmadığın için tedirgin oluyor musun?
Stoper oynamayı pek sevmiyorum. Ancak Harry Kewell’la birlikte stoper oynadığım bile oldu. Hamburg maçıydı ve iyi de oynadığımızı düşünüyorum. Milli takımda da stoper oynadığım süre küçümsenemez. Esas mevkiim sol bek ama şartlar neyi gerektiriyorsa onu da yapmak gerek.

Skibbe’nin senin sahadaki yerinle sürekli oynaması taraftarı çılgına çevirmişti. Sen o dönemde neler yaşadın?
O dönemde çok sakat oyuncumuz vardı. Hatta bir dönem ondan fazla sakat oyuncumuz oldu. Genelde stoperde olsam da sol açık, sağ açık oynamışlığım bile vardır. Beni stoperde ya da sol açıkta oynatmak eminim ki onun da ilk tercihi değildi, şartlar gerektirdiği için aldığı kararlardı. O yüzden tepki vermedim, elimden geleni yapmaya çalıştım. Profesyonel futbol da bunu gerektirir.

Bek oyuncularının uzun boylu olması nadiren görülen bir durum. Bu konuda en olumlu örnek İtalyan Milli Takımı’nın sol beki Grosso. Uzun boyun sana nasıl avantajlar sağlıyor, dezavantajlar getiriyor mu?
Savunma oyuncularının kafa toplarında da hâkimiyet sağlamaları için uzun boylu olmaları büyük bir avantaj. Kısa boylular daha kıvrak hareket edebiliyorlar. Bu da benim gibi uzun boyluların dezavantajı sayılabilir. Yattara gibi kıvrak oyuncuların karşısında biraz zorlandığımı itiraf etmeliyim. Uzun boylu olduğum için onlar kadar kıvrak değilim.

Zoraki stoperliğe kadar futbol kariyerinde sol bek ve sol açık dışında oynadığın mevki oldu mu?
Skibbe zamanında önlibero ve sağ açık oynadım. Aslında Hertha Berlin altyapısında forvet arkası olarak başlamıştım. Bir de kalecilik deneyimim var (gülüyor)! Manisaspor’da oynarken Ankaraspor maçında kalecimiz Fevzi ağabey kırmızı kart görünce kaleye geçmiştim. Şu an Fenerbahçe’de oynayan Vederson 85. dakikada bana bir gol atmıştı. Maç 2-1’den 3-1 olmuştu.

Avrupa Şampiyonası’nda da Tuncay Şanlı kaleye geçmişti. Tuncay eldivenleri giyerken ne düşündün?
Son dakikalardı. Onu gördüğümde bütün takımla birlikte dua etmeye başladım. Allah dualarımızı kabul etti de kaleye fazla top gelmeden maç bitti. Nefes alamayacak kadar heyecanlanmıştık.

Futbola başlarken kurduğun hayallerinin ne kadarını yakaladın? Nasıl hayallerin vardı?
En büyük hayalim milli takım forması giyebilmekti. Onu başardım. Umarım daha uzun süreler giyebilirim. Türkiye’de büyük bir takımda oynamak da hayalimdi ve Galatasaray’da oynamak benim için büyük mutluluk. Geriye kalan Avrupa’da büyük takımlardan birinde oynamak. Bundan sonraki hedefim eksik kalan parçayı tamamlamak.

Uzaktan attığın sert ve isabetli şutlarla rakiplerinde şok etkisi yaratabiliyorsun. Sen de şaşırıyor musun? Bu konuda idolün kimdi? Bu konuda herhangi bir tavsiye aldın mı, birisi seni özel olarak çalıştırdı mı?
Kimseden tavsiye almadım. Maç içinde gelişen bir pozisyonda denk geliyor, vuruyorsun; bazen gol oluyor bazen olmuyor. Son dönemde pek atamadım. İtiraf etmeliyim ki şampiyonluk golü beni gerçekten şaşırtmıştı. Ben de topu filelerde gördüm!

2007-08 sezonunun son maçında Gençlerbirliği OFTAŞ’a attığın inanılmaz hızlı gol Galatasaray taraftarları tarafından yılın golü seçilmişti. Topa vuruşunu, gol öncesini ve sonrasını nasıl hatırlıyorsun? Taraftarın golünü seçmesi hakkında neler düşünüyorsun?
Golün öncesinde Arda sol taraftan bir orta yapmıştı. Gençlerbirliği savunması kafa ile çıkarttı. Top havadayken arkamda Ayhan ağabey vardı. “Serbest!” diye bağırıp, topu benim kontrol etmemi istedi. Topun gelişi o kadar güzeldi ki ben de şansımı denemek istedim. Sonra topu formamın içine sokup tribünden beni izleyen eşime koşmuştum.

Biz Hakan Balta’yı  her zaman soğukkanlı halleriyle gördük. Seni en çok ne heyecanlandırır?
Oğlum doğduğunda hayatım boyunca verdiğim tepkilerin en büyüğünü verdim. Taraftarlar beni görselerdi belki de tanıyamazlardı. Kolay kolay sinirlenen bir insan değilim. Sahadaki soğuk duruşum da bununla bağlantılı. Evimde de böyleyim. Yapı meselesi.

Futbol kariyerin boyunca hiç kırmızı kart görmedin. Bunu nasıl başardın?
Bu da soğukkanlı duruşumun bir getirisi. Benim için çok da zor olmadı. Bundan sonra da umarım kırmızı kart görmem. Futbol kariyerim boyunca kırmızı kart görmeden oynamak övüneceğim bir durum olur.

Rijkaard’ın geleceğini duyduğunda ne hissettin? Onunla çalışmak zor mu?
Rijkaard’ın gelişinin bizim için çok büyük bir fırsat olduğunu düşündüm. Özellikle genç oyuncular için bulunmaz bir nimet! Onunla çalışmaktan gurur duyuyorum. Teknik direktörlükten önce yaptıkları ve teknik direktörlük deneyimleri ona saygı duymamızda çok etkili. Gelir gelmez hepimizle arkadaş oldu. Bize eğlenceli bir çalışma ortamı yaratmak için elinden geleni yapıyor. Şaka ve espri yapmakta da teknik direktörlüğü kadar iyidir. Onunla zaman çok güzel geçiyor.

Anadolu kulüplerinin büyük kulüpleri zorlamaları hakkında ne düşünüyorsun?
Her sene bir iki takım zirveye oynamayı başarıyor. Her ne kadar bizim başımıza iş açsalar da Türk futbolu açısından sevindirici bir durum. Tabii ki sonunda biz şampiyon olalım ama onlar da iyi olmaya devam etsinler (gülüyor). Artık Anadolu kulüpleriyle yaptığımız maçlar daha heyecan verici hale geldi. Galibiyetler de bir o kadar mutluluk verici. Avrupa’da kimin şampiyon olacağı belli olmuyor. Şimdilik ne kadar zor görünse de gelecekte Türkiye’de de böyle zamanlar olacaktır.

Oğlun Çağrı kaç yaşına girdi? O doğduktan sonra hayatında neler değişti? Futbola ilgisi var mı?
Eşimin hamileliğiyle birlikte hayatım değişmeye başladı. Oğlum doğmadan üç gün önce Galatasaray’la şampiyonluk kutluyorduk. Doğduktan birkaç ay sonra da Avrupa Şampiyonası’nda turları atlamaya başladık. Çağrı’nın benim için çok büyük bir uğur olduğunu söyleyebilirim. Çağrı birkaç ay sonra iki yaşına girecek. Onun da futbolcu olduğunu görmek hayallerimden biri. Çalışmalara da başladık. Evde olduğumuzda birlikte maç yapıyoruz ama ne kadar zorlasam da o toplara sağ ayağıyla vuruyor! Çağrı ilerde futbol oynamaya kadar verirse ona vereceğim en büyük tavsiye defanstan uzak durması olacak. Sağ açık ya da forvet oynamalı. Savunma her zaman çok çekiyor (gülüyor).
Derya Balta: Çağrının hem okuyup hem futbol oynayabilmesi için Hakan futbolu bıraktıktan sonra yurt dışında yaşamak istiyoruz. En azından altyapısını yurt dışında almalı. Ancak Hakan’ın da benim de doğup büyüdüğümüz yer olmasına rağmen gideceğimiz yer kesinlikle Almanya olmayacak! Orada bir çocuğun kötü ortamlardan kendisini kurtarabilmesi mucize gibi bir şey.

Futbol kariyerin boyunca hangi maç senin için unutulmazdı?
Avrupa Şampiyonası’nda Almanya ile oynadığımız yarı final maçından her bahsedişimde tüylerim diken diken olur. Atmosfer müthişti ve takım olarak oyunun hakkını verdiğimizi düşünüyorum. Almanlar bizden böyle bir performans beklemiyordu. Sakat oyuncularımızın çokluğu maçtan önce onları rahatlatmıştı ancak umduklarını bulamadılar. Dünyanın yarısının o maçı izlediğini bilmek önemli bir motivasyon sebebiydi.

Derbi maçlarında taraftar olarak biz bile gerilirken futbolcuların psikolojisi ne durumda oluyor? Çıkan kavgaların sebebi ne?
Derbilerden önce heyecanımızı kontrol etmemiz kolay olmuyor. Baktığımız her yerde, duyduğumuz her seste o güne dair bir şeyler oluyor. Sahadan taraftarın coşkusunu görmekse bambaşka bir duygu. Son derbide soyunma odasında takım arkadaşlarımla bir önceki derbide çıkan kavgayı konuştuk ve olaysız bir maç olması için birbirimize söz verdik. Ancak daha ısınmak için çıktığımızda olanlar epey canımızı sıktı. Takım arkadaşlarım sözlerini tuttular ama olaylar düşündüğümüz gibi gelişmedi.  

Her futbolcunun yaptığı gibi Play Station oynuyor musunuz? Arda bu konuda çok iddialı…
Tabii ki. En çok da arkadaşlarımla oynamayı seviyorum. Bazen Derya’yla oynuyoruz. Arda’nın iddialı olduğuna bakmayın, Play Station’dan hiç anlamaz (gülüyor). Arda aynı zamanda alt komşumuz. Onunla çok sık oynamamıza rağmen beni bu güne kadar hiç yenemedi.
Derya Balta: Ben de şahidim. Hakan’ın bana öğrettiği kadarıyla ben bile Arda’yı sürekli yeniyorum (gülüyor)! Bence Arda Play Station oynamayı bıraksın! Benim yaptığım yemekleri çok seviyor. İddiasından vazgeçerse ona her hafta lazanya yaparım (gülüyor). Çağrı’yla maç yapmak için randevu alıyor ama yakında Çağrı bile onu Play Station’da yenecek!

Maç esnasında futbolcular arasında çok komik diyaloglar olabiliyor. Senin de unutamadığın bir hikâye var mı?
Manisaspor’da oynarken İnönü Stadı’nda Beşiktaş maçımız vardı. Maçta bir köşe vuruşu kullanacaktık. Uğur İnceman da benim gibi Almanca bildiğinden, vuruş kullanılmadan önce ona Almanca “Ben ön direğe gidiyorum” dedim. O sırada bir Mustafa Doğan benim koştuğum yöne doğru koşarken “Ben de geliyorum o zaman!” dedi. Maçın heyecanıyla Mustafa’nın Almanya’dan geldiğini hesaba katmamıştık (gülüyor).
Bir keresinde de Ali Sami Yen’de Galatasaray’a karşı oynamıştık. 4-2 yenilmiştik. Maç uzun süre 2-2 gitmişti. Bizim kalemizde Bülent Ataman vardı. O maçta Hakan Şükür’ün üç şutunu çizgiden çıkartmıştım. Bir tanesinde de kalenin içine düşüp, filelere takıldım. Bülent ağabey yanıma gelip “Al eldivenleri sen giy bari!” demişti (gülüyor).

DERYA BALTA 
Hakan çok ciddi bir sakatlığı olmadan yerde yatacak bir oyuncu değil. Bunu iyi bildiğim için uzun süre yerden kalkmadığında çok tedirgin oluyorum. Maça Çağrı’yla birlikte gidiyoruz. Onun babasının gol attığını anlayıp sevinmesini izlemek beni çok mutlu ediyor. Çağrı’nın da çok iyi bir futbolcu olacağını düşünüyorum. Minicik bir adam ama topu kontrol edişi profesyonellerinki gibi. Koyu bir Galatasaray taraftarı, Galatasaray’ı diğer takımlardan ayırt edebiliyor. Beş yaşından sonra ciddi bir futbol eğitimi aldırmayı düşünüyoruz.

Futbolcu eşi olmak keyifli olduğu kadar zor. En büyük zorluğu da yalnız kalmak. Ne mutlu ki Rijkaard futbolcularını kampa almıyor! Evcimen bir çiftiz. Yemekleri birlikte hazırlarız. Hakan sosyete mantısını görünce dayanamaz. Evde sahadaki kadar soğukkanlı değildir, oğlu kadar o da çocuktur; iki çocuğum var diyebilirim. Çocuk gibi oğluyla birlikte hoplayıp zıplar. Evden dışarı çıktığında buz gibi bir adam olur, bazen ben de şaşırıyorum. Allah herkese Hakan gibi bir eş versin.

Sinemaya, stand-up gösterilerine gitmeyi seviyoruz. Arkadaşlarımızla bir araya gelip evde okey oynarız. Eğlence mekânları pek tercih ettiğimiz yerler değil. Hakan bir kez bile gece kulübüne gitmemiştir. Evde şarkı söyler ama o zaman ben hiç eğlenmem (gülüyor). 

 FourFourTwo Dergisi Ocak 2010 sayısında yayımlanmıştır... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder