EN TARAFTAR SPİKER
Onu NTVSpor’un
güzel ve gülen yüzü olarak tanıyanlar çoğunlukta olabilir. Bu yanlış olmasa da
eksik bir tanımlama; Burcu Esmersoy’un futbol, spor ve taraftarlıkla ilişkisi
bunun çok ötesinde.
TFF Kadın Futbolu elçiliği görevini
üstlenmeniz nasıl oldu?
Türkiye’de kadın
futbolu daha önce bazı skandallarla sarsılmış ve bir kenara itilmişti. Bir süre
kadınların futbol oynaması için hiçbir imkânın olmadığı dönemler yaşandı. İş arkadaşım
Güntekin Onay’ın ablası Zeynepgül Ene’nin çalışmalarını her zaman takdir
ederdim. Bu görevi de bana o teklif etti. Severek kabul ettim.
Bu kapsamda hangi etkinlikleri
yürütüyorsunuz?
Zeynepgül
Ene’nin önderliğinde okullara gidip kızları futbol oynayabileceklerine
inandırdık. Brezilya, İsviçre gibi ülkelerin milli takımlarından fotoğraflarla
bu anlatılanlar destekleniyordu. Konferanslarda Lale Orta ve ben konuşma
yapıyorduk. Avrupa’da çekilen birçok filmde ailelerin erkek çocuklar kadar kız
çocukları da futbol oynamaları için teşvik ettiklerini; okullarda çocukların
karma takımlar halinde maç yaptıklarını görür, kahrolurdum. Türkiye’de de bunun
böyle olması gerektiğine inandığım için bunu kendime dert edindim. İşlerim
elverdiğince organizasyonlara katılıyorum. Sürpriz yapıp bayanların maçını
izlemeye gittiğim de oluyor.
Bir de kadınların futbol oynamasına hoş
bakmayan erkeklere karşı verdiğiniz mücadele var…
Televizyonda
yaptığımız bir programda Gürgen Öz de konuklarımız arasındaydı. Gürgen “Ben Galatasaraylıyım
ama futbola hiç merakım yok. Bir araştırma yaptım, galiba Fenerbahçe bizi hep
yeniyormuş” dedi. Ben böyle bir anlayıştan hiç hoşlanmıyorum! Futbolla
ilgilenmeyen biri neden bir takım tutar ki? Bunu bir kadın söylese belki
anlayabilirim ama bir erkeğin söylemesi bana komik geliyor. Konu kadınların
futbol oynamasına gelince “Bir kadına futbol oyununu yakıştıramıyorum, bana
itici geliyor” dedi. İşte o zaman dayanamayıp “Bana da sen itici geliyorsun”
dedim. Sporu sevmeyen erkek bana çekici gelmiyor. Tuttuğu takımın kalecisini
bilmeyen kadın da bir o kadar itici. “Kadın dediğin futboldan anlamaz”
anlayışını yerleştirenler de onlar. Ben artık hiçbir erkeğin kadınlara ofsayt
kuralını anlatmasını istemiyorum.
Siz hiç futbol oynadınız mı?
Ben iyi bir
forvetim! Çocukluğumda erkekler beni fasulyeden sayıp hep kaleye koydukları
için gol atmanın tadına pek varamamıştım ama sonra bunun acısını fena
çıkarttım. Hâlâ çıkarıyorum çünkü halı saha maçlarına devam ediyorum. Attığım
her gole bir milyon dolar kazanmışçasına seviniyorum (gülüyor)! Kalede berbat
olduğumdan o zamanlar işin tadına varamıyormuşum. Golcülük başka bir şey
(gülüyor).
Futbol oynuyor olmanız size maçları
sunarken, futbol konuşurken kolaylık sağlıyor mu?
Hiçbir zaman
Hakan Ünsal gibi, Rıdvan Dilmen ya da Sergen Yalçın gibi oyunu okuyabileceğimi
sanmıyorum. Futbolcunun hangi pozisyonda topa ayağının neresiyle vurması
gerektiğini, hangi pozisyonda topu durdurması, nerede gelişine vurması
gerektiğini kestiremem. Ben daha çok maçın heyecanı ve atılan ya da kaçırılan
gollerle ilgileniyorum. Gol oldu mu? Oldu! Nasıl oldu? Güzel oldu (gülüyor).
Maçları izlemeden önce yaptığınız özel
hazırlıklar var mı?
Evde maç
izlerken mutlaka televizyonun sesini kısarım. Bizim ülkemizde futbol spikerlerin
üzerinde çok fazla sorumluluk var. Spikerlerin ufacık bir serzenişi bilinçsiz
olan futbol izleyicilerini kolaylıkla galeyana getirebilir. Hakemin verdiği
karardan memnun olmayan spikerin hakeme yaptığı ufak bir eleştiri hakeme zarar
vermek isteyen binlerce insanı doğurabilir. Bu futbolcular için de geçerli.
Oyuncunun, hakemin maç içerisinde neler yaptığını görebildiğim için yoruma
ihtiyaç duymuyorum.
Tanıdığınız Galatasaraylılar sizin
maçlara gitmemeniz gerektiği konusunda hemfikirler… En son hangi Galatasaray
maçına gittiniz?
Onlar ne derse
desin statta maç izlemek evde izlemekten çok daha keyifli (gülüyor). Mümkün
olduğunca voleybolu da, basket maçlarını da, futbolu da yerinde izlerim. En son
Galatasaray’ın elendiği Atletico Madrid maçına gittim. Açık tribündeki yaklaşık
300 kişi benim orda olduğumu fark edip, “Burcu Esmersoy üçlü çektirsene” demeye
başladılar. Çok eğlendim maç esnasında ama itiraf etmeliyim o maçta
Galatasaray’ın elenme sebebi ben olabilirim (gülüyor). Çünkü ne zaman
Galatasaray’ın maçını yerinde izlemeye kalksam mutlaka mağlubiyetle
sonuçlanıyor. İşte bu yüzden Galatasaraylı arkadaşlarım maça gideceğimi
öğrendiklerinde önümü kesiyorlar, yollarıma yatıyorlar. “Maça gitme, ne
istiyorsan yapalım” diyorlar.
Galatasaray’a uğur getirdiğiniz zamanlar
olmadı mı?
Benden maçlardan
önce skor istediklerinde düşündüğümün tam tersini söylerim ve genellikle tutar.
Ne zaman maçı izlemeyi bırakıp tuvalete gitsem gol olur. Bu gerçeği zamanla
kabullendim ve gol olmasını istediğim zaman tuvalete gider oldum. Gollerin
tekrarını izleyebiliyor olsam da halimden memnunum. Futbola yaptığım katkıdan
kimsenin haberi yok. Oysa o goller benim sayemde oluyor. Saha dışındaki gizli
forvetim (gülüyor)!
Kadınların oynadığı futbolla erkeklerin
oynadığı futbol arasında fark var mı?
Kesinlikle! Kadınların
oynadığı futbolu erkeklerin oynadığı futbola nazaran çok daha fazla beğeniyorum.
Çünkü kadınlar daha teknik ve estetik oynuyorlar. Erkeklerin futbolu daha sert
ve akılsızca!
Galatasaray için ölebilirdi!
“İnsanlar beni
tanımadan önce de Galatasaray’ın hiçbir maçını kaçırmazdım. O zamanlar ‘Die for
you’ grubunun içindeydim. Grubun içindeki iki üç kızdan biriydim. Hatta o
zamanlar maçlara çok az kadın gittiğinden statta da sayılı olduğum
söylenebilir. Die for you’nun içindeki arkadaşlar beni öyle sahiplenmişlerdi ki
kimse bana yan gözle bakamazdı. Stat benimdi (gülüyor). Galatasaray gol
yediğinde ağladığım, mağlup olduğunda birkaç gün kendimi toparlamaya çalıştığım
olurdu. Artık işim gereği daha ifadesiz, daha derli toplu olmam gerekiyor.
Televizyonculuğa başladığım ilk zamanlar spor haberlerini sunarken yüz ifademin
değiştiğini söylediler. Önce inanmadım. Bana sunduğum haberleri izlettiklerinde
gerçekten yüzümün Galatasaray’la bağlantılı haberlerde değiştiğini gördüm.
Futbolcuların ruhsuz tavırları da kendimi toplamama yardım etti. Ben işime
duygularımı karıştırırken, onlar mağlup oldukları maçlardan sonra gece kulüplerinde
eğlenmeye gidiyorlar. Bu yüzden maç sadece oynandığı dakikalarda kalmalı.”
FourFourTwo Dergisi Mayıs 2010 sayısında yayımlanmıştır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder