ÜSTÜN ALMAN TEKNOLOJİSİ
“Burada her şey ya siyah, ya beyaz. Gri rengi göremiyorum”
Onun
hakemliğini zaten biliyorduk, şimdi Lig TV sayesinde hakem yorumculuğunu
tanımaya başladık. Markus Merk daha ilk günden başka bir hakem eleştirisi yapılabileceğini
göstermeye başladı
Hakem olmaya nasıl karar verdiniz?
Kaiserslautern’de
doğdum. Şehirde 100.000 kişilik nüfusun tamamı futbol sevdalısıdır. 1954’te
Almanya Dünya Kupası’nı kazandığında Almanya’nın bu küçük şehri milli takımda
beş kişi ile temsil ediliyordu. Doğduğum ev stadyumdan sadece 300 adım
uzaklıktaydı. Eğer bu şehirde doğduysanız Kırmızı Şeytanlar’ın formasını giymek
istersiniz. Ben de öyle yaptım. Beş yaşımda futbol oynamaya başladım. O zaman
için bu enteresandı çünkü normalde sekiz yaşında başlanıyordu. Özel izinle
oynamaya başladım ve adidas benim için özel bir ayakkabı tasarladı. “Büyük
Cehennem”de üç kişiden çok etkilenirdim: Hakem ve yardımcı hakemler. Hakemliğe
12 yaşımda başladım. Bu da bir ilkti. Normali 15’ti ama Alman Futbol
Federasyonu’ndan özel izinle başladım. 12 yaşında bir çocuğun yetiştirilmesinin
ne kadar önemli olduğunu tahmin edersiniz. Bundan 14 yıl sonra ben de
Bundesliga’da maç yönetmeye başladım. Almanya’nın en büyük gazeteleri beni bir
reklâm şakası gibi sundu. 1984 yılıydı. Digitürk ve Lig TV yoktu! Bir Alman
kanalı bu maç için kamera göndermişti. Bundesliga’da maç yönetmeye başladığımda
o görüntüler televizyonda dönüyordu.
Futbolculuktan gelen bir hakem
olarak yönettiğiniz maçlarda futbolcuları girdikleri pozisyonlarda eleştirir
miydiniz? Topa vurmak istiyor muydunuz?
Bir oyuncu
da kendini sürekli hakem gibi hissetmiyor mu? Bu hakem için de oyuncu için de
büyük avantajdır. En üst seviyeye çıkmak ve orada kalmak istiyorsanız bunu
yapmak zorundasınız. Üst düzey bir hakem kendisini teknik direktörün,
taraftarın ve futbolcunun yerine kendisini koyabilmeli. Bu saydıklarım futbol
dünyasının parçaları. Hakem ise bunları kapsayan bütündür.
Ben ilk yönettiğim maçta heyecandan
kronometreyi çalıştırmayı unutmuştum. Sizin de böyle bir hikâyeniz var mı?
Düdüğünüzden
çıkardığınız ses sizin imzanızdır. 10 yıllık hakemlik kariyerim vardı ve ilk
günden beri aynı düdüğü kullanıyordum. Bu benim için bir totemdi. Almanya
üçüncü liginde bir maç yönetecektim ve kıran kırana bir maç olacaktı. Maçtan
birkaç gün önce düdüğüm kırıldı. Kötü şans! Aynısından iki tane sipariş verdim.
Sinirden ölecektim. Son dakikada düdük geldi. Hakem odasında çocuk gibi
dakikalarca öttürdüm. Eski sesimin aynısıydı. Maça çıktım. Düdüğümü kullandığım
ilk pozisyonda herkes bana bakıp gülmeye başladı. Anaokulundaki bir çocuk da
aynı sesi çıkarırdı! Ne yapacağımı şaşırdım. Oyuncular sağ olsun az faul
yaparak beni bu komik duruma düşürmediler. Ben de devre arasında düdüğümü
değiştirdim.
Aynı zamanda diş doktorusunuz.
Hastalarınız arasında maçlarda canınızı sıkan futbolcular da oluyor muydu?
Kararlarınıza itiraz eden futbolcuları dişçi koltuğuna oturtmakla tehdit ediyor
muydunuz?
Kliniğim
Kaiserslautern’de olduğundan bütün futbolcuları tanıyordum. Bir adamın hem
hakemi hem diş doktoru olmak son derece aşırı (gülüyor). Benden uzak durmaya
çalışıyorlardı (gülüyor). Toplam 350 Bundesliga maçı yönettim. Her biri ayrı
hikâye. Stefan Kuntz benim dostumdur. Almanya’da herkes dost olduğumuzu
bildiğinden onunla ilgili verdiğim kararlara dikkat etmem gerekiyordu.
Leverkusen’le oynadıkları bir maçta büyük bir tartışma çıktı. Kuntz hiç
susmuyordu. Beni çıldırttı. Maçta atmadım ama sonra dişçi koltuğunda görüştük!
Türk hakemlerinin en büyük sorunu
ne?
Almanya’da
Türk ligleriyle ilgili haber almak çok zor. Aldığınız haberlerde büyük
takımlarla ilgili küçük haberlerdir. Ancak Türk futbolunu ve anlayışını her
zaman beğenmişimdir. Futbol eleştirisi dünyanın her yerindedir. Özellikle
Türkiye’de! Bu Türkiye’de çalışmayı tercih etmemin sebeplerinden biri. Sadece
hakemler için değil, Türk futbolu için bir şeyler yapabileceğimi düşündüm.
Zamanla değişime katkıda bulunacağımı umuyorum. Türk hakemlerinin işleri
gerçekten çok zor. Karar vermek zor bir işken, baskı altında karar vermek
korkunç bir şey!
Süper Lig’in dünya liglerinde üst
sıralara yükselmesi için sizce yapılması gereken üç şey ne?
Burada her
şey ya siyah, ya beyaz. Gri rengi göremiyorum. İnsanlar benden de bunu
bekliyor. O pozisyon kırmızı kart gerektirir desem herkesin hoşuna gider. Bu
işin kolayı ama ben hiçbir zaman kolay olanı seçmedim. Türkiye’de bir bakış
açısı geliştirmek istiyorum. Bu hakemleri korumak adına yanlış kararları
destekleyeceğim anlamına gelmez. Benim de yapmadığım hata kalmamıştır. Seyirci
azlığı ve statların durumu da ayrıca sorunlardan bazıları.
Biz çok heyecanlı ve sıcakkanlı bir
toplumuz. Futbola ilgimiz de malum. İstanbul sokaklarında yürürken sizi
herhangi bir pozisyonu sormak için durduranlar oluyor mu?
Bunu
seviyorum! İstanbul’a ilk geldiğimde çekincelerim olduğunu itiraf etmeliyim.
İki adım atıp, “Hey Markus!” sesi duyuyorum. Ve herkes bunu gülümseyerek
söylüyor. Bir gün Maraton’dan çıkıp, gecenin ortasında otele geldim.
Oteldekiler beni bekliyormuş. Lig TV’yi izlememişler. Hata yapmışlar. Herkes
hata yapar (gülüyor)! Bana üç pozisyon sordular. Ben de onlara kendi fikrini
sordum. Beşiktaşlılar ve takımın lehine hataları bile saymaya başladılar. Adamlar
hakem konuşmayı seviyor, ne yapalım.
Dünyanın üç kez, Almanya’nın yedi
kez en iyi hakemi seçildiniz. Hakemlik kariyerinizin size bıraktığı en iyi
hediye ne oldu?
Ne Dünya
Kupası, ne Avrupa Şampiyonası. ne derbiler… Benim için başarı en iyi
performansla en iyi ligde 20 yıl maç yönetmektir.
Markus Merk’in Unutamadığı Dört Maç
Birçokları
Markus Merk’in yorumlarında hakemleri “kolladığı”nı öne sürüyor. Bunun nedeni,
eski hakemin kariyerinin kritik maçları olmasın!
- 2006 Dünya Kupası’nda Marcus
Merk üç maç yönetti. Avusturalya – Brezilya maçından sonra Herry Kewell ile
Merk arasında sözlü bir tartışma oldu. İddialara göre bu tartışmadan
zararlı çıkan Markus’un annesi oldu!
- 26 Haziran 2003
Konfederasyonlar Kupası Kamerun – Kolombiya maçında Marc Viven Foe
öldüğünde düdük Merk’in elindeydi. O, oyunu durdurduğunda Foe yerde
hareketsiz yatıyordu. Kameralar Foe’yi gösterdiğinde gözleri bilinç
kaybının etkisiyle korkunç bir haldeydi.
- Bundesliga’da 2000–01 sezonu
son haftasına Bayern Münih, Schalke’nin üç puan önünde girmişti ama
Hamburg karşısında 1-0 yenik oynuyordu. Ayrıca Schalke’nin averajı daha
iyiydi. Markus Merk 90+4’de Bayern Münih lehine en direkt vuruş verdi. Top
ağlara gidince Bavyeralılar şampiyonluklarını ilan etti. Şampiyonluğu son
anda kaybeden Schalke’li taraftarlar çılgına döndü. Bu, Merk’in son
Schalke maçı oldu.
- 1 Mart 2008’de Werder Bremen’li oyuncu Markus Rosenberg bariz ofsayttan Borussia Dortmund kalesine topu gönderdi. Markus Merk golü verdi ve verdiği anda kararından pişmanlık duydu. Ancak yapacak bir şey yoktu! Olan oldu. Marcus o anı “Hakemlik kariyerinin en acı anı” olarak anıyor.
“Güney Kutbu’na da gidersem
tamamdır!”
Büyük
maçlar yönetmiş olsa da, bir düdükle 22 futbolcuya hükmetse de Markus Merk’in
hayallerinin süsleyen şeyler bambaşka…
Herkesin
hayalleri vardır. Çocukken yüksek dağların ve iki kutbun hayalini kurardım.
Kuzey Kutbu’na bu yıl gittim, şimdi sıra güneyde. Hayallerimden biri Bundesliga
maçı yönetmekti. O da fazlasıyla oldu. Küçükken kiliseye gittiğimde üçüncü
dünya ülkeleri için yapılan projeleri gördüğümde çok heyecanlanırdım. 1990
kışında yine hayallerimin peşine düştüm. Büyük bir Alman organizasyonu ile
Hindistan’a gittim. 2500 çocuk için diş taraması yapacak bir doktora ihtiyaç
vardı. O ben oldum. 1993’te kendi projemi hayata geçirdim. 17.000 metrekarelik
bir alandaki ailelerle ilgilendim. Bu alanda okul ve çocuklara ayrılmış hiçbir
alan yoktu. 20 köy halkının ulaşabileceği bir yer inşa ettik. Burada evsiz
çocuklar için kalacak yer, bütün çocuklar için okullar ve oyun parkları
bulunuyor. Şu anda bu oluşum üç bölgeye dağılmış durumda. Şu anda 1050 çocuğa
kalacak yer, yemek ve eğitim veriyoruz. Kimsesiz yaşlılar için de çalışmalarımız
var.
FourFourTwo Dergisi Ekim 2010 sayısında yayımlanmıştır...