Geçtiğimiz
sezon Bank Asya 1. Lig’in en değerli futbolcusu seçildi, transfer döneminde adı
Galatasaray’la sıkça anıldı. Şimdilerde Süper Lig’in altını üstünü getirmeye
başlayan Sezer Öztürk’le Leverkusen’den Rocky Bilboa’ya dair…
Almanya doğumlu bir
Türk olarak futbola başlaman nasıl oldu?
Futbola
10 yaşımda başladım, dokuz yıl Bayer Leverkusen’in altyapısında oynadım.
Almanya’daki altyapı eğitiminin buradakinden farkı, daha çok yatırım yapılması.
Burada altyapıya harcanan paralar kulüplere yük gibi gelirken, orada altyapıda
çok ciddi paralar dönüyor. Bizden çok daha sabırlılar. Başarılarını sadece
disiplinle açıklayamazsınız. Türkiye’de de disiplin var, hatta oradaki
disiplinden çok daha fazlası. Futbolcunun oyuna odaklanabilmesi için her şey
düşünülüyor. Bütün çocuklar futboldan başka bir spora yönlendiriliyor. Bu bazen
yüzme, bezen teni s oluyor. Fizik gelişimi
bu şekilde dengelenmiş oluyor.
Başka takımların maçları
izlerken “Bu topa da böyle vurulur mu!” dediğin hiç oluyor mu?
Oluyor
ama o lafı ettikten bir gün sonra da aynı hatayı sen de yapabiliyorsun! unu
maçın heyecanına bağlamak lazım. Heyecan mantığı alıp götürüyor, sağlıklı
düşünemiyorsunuz. Profesyonel futbolcu olmak farklı bir bakışı da beraberinde
getiriyor. Dışardan göründüğü kadar kolay olmadığını bilerek izliyorsunuz.
Futbol izleyerek öğrenilmez.
2004 yılında UEFA
19 yaş altı şampiyonasında milli takımla final oynadın. Milli takımda neler
yaptın?
Yaklaşık
75 maçta genç milli takımlarda forma giydim. U-19’da finalde İspanya’dan 94.
dakikada gol yiyip Avrupa ikincisi olmak bizi gerçekten üzmüştü. Turnuvanın en
iyi 11’ine seçilmiştim. Hocamız rahmetli Gündüz Tekin Onay’dı. O turnuvada beni
sakat olduğum için yedek kulübesinde oturtmuştu. İsviçre maçından önce
yürüyemez durumdaydım. İğneyle ikinci yarıda kendimi iyi hissetim. İsviçre
bizden çok üstün oynuyordu. Oyuna girdim, iki tane frikik golü attım ve yarı
finale çıktık. Bir sene sonra U-20’lerde Ukrayna’ya attığım iki golle gruptan
çıkmıştık, çeyrek finalde yine İspanya’ya elenmiştik. Geçen sene milli takıma
çok yaklaşmıştım. Bunda Bank Asya 1. Ligde olmamın da etkisi vardı. Almanya bu
böyle değil. İkinci ligdeki bir oyuncu rahatlıkla A milli takımda oynuyor.
Türkiye’de bunun örneği var mı bilmiyorum.
Bayer Leverkusen ve
Nürnberg deneyimlerinden bize biraz bahseder misin?
Leverkusen’de
oynadığım dokuz yılın yedisinde kaptanlık yaptım. Her zaman benden büyüklerle
birlikte oynadım. Kendimden büyüklere kaptanlık yapmak bana çok şey kattı. Nürnberg’e
altı aylığına kiralık gitmiştim. Altı ay da Belçika’da K.F.C. Germinal Beerschot takımında oynadım. UEFA
Kupası’nda Marsilya’ya karşı oynadığım maçı unutamam. İki maçta da maçın adamı
seçilmiştim. O maçlardan sonra Manisaspor’dan teklif aldım. 17 yaşımda
Leverkusen’de oynarken Şampiyonlar Ligi’nde Bernabeu Stadı’nda karşımda Zidane
vardı, Ronaldo vardı. Futbolu bilen insanlarla birlikte oynamak daha kolay.
Herkes daha rahat ve sakin. Takım arkadaşların işi biliyor. Büyük takımda
oynamanın daha kolay olduğunu düşünüyorum.
Transfer sezonunda
adın büyük kulüplerle anıldı. Transferin gerçekleşmiş gibi haberler çıktı. Taraftarlar
seni paylaşamadılar.
Büyük
kulüplerden aldığım transfer haberleri yalan değil. O takımlarla ben de bizzat
görüşmüştüm. Bazı konularda anlaşamadık ama önümüzdeki günlerde bu haberler
gerçek olabilir. Forum sitelerinden takip ettim. Taraftarların beni
istediklerini gördüğümde çok mutlu oldum.
Gösterdiğin üstün
performansla geçtiğimiz sezon Bank Asya 1. Lig’de yılın futbolcusu seçildin. Manisaspor’un
1. Lig’den çıkış serüvenini senden dinleyebilir miyiz?
Süper
Lig’den 1. Lig’e düşmüşsünüz, yöneticisinden aşçısına kulüpte herkeste bir
kırgınlık var. Bu havayı üzerimizden atmak hiç kolay olmadı. Takım iyi gittiği
zaman herkes iyidir. Ne zaman ki işler kötü gitmeye başlar o zaman dedikodular
ve gruplaşmalar başlar. Son on yılda düşüp, hemen ertesi yıl çıkan iki takım
var: Biri Antalyaspor biri de Manisaspor. Geçen yıl biz bu koşulları egale
etmeyi başardık, 34 haftanın 32 haftasını lider götürdük. Bank Asya’nın
mücadelesi ve baskısı Süper Lig’den daha yüksektir. Maçlardan sonra her
tarafınıza buzları sarınca ancak kendinize gelebilirsiniz.
Üzerindeki Rocky
Bilboa tişörtünden boksa ilgili olduğunu çıkartabilir miyiz?
Sylvester
Stallone’nin bütün filmlerini ezbere bilirim. Fırsat buldukça ben de boks
yapıyorum. Profesyonel boksör değilim ama kendi çapımda boks yapmak da bana
yetiyor. Almanya’ya tatile gittiğimde profesyonel arkadaşlarla ringe çıkma
fırsatım oluyor. Boks yapmamın futbolda çok faydasını görüyorum. Sadece futbol
oynayarak vücudunuzun alt kısmını geliştirebilirsiniz.
Maçlarda
sinirlendiğin bir pozisyon olduğunda içinden boks yapmak geldiği oldu mu?
Bazen
maçlarda çıldırma noktasına gelsem de boks yapmak aklıma hiç gelmedi. Burada da
takım arkadaşlarımı sahaya yatırdığım oluyor. Sahada boks yapmaya kalkarsam
başıma gelecekleri düşünmek bile istemiyorum!
Bu röportaj FourFourTwo Dergisi Kasım 2010 sayısında yayımlanmıştır.
Bu röportaj FourFourTwo Dergisi Kasım 2010 sayısında yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder