28 Aralık 2012 Cuma

MICHAEL STEWART


BİR NEVİ CESURYÜREK
“İskoç teknik adamların Ada’da başarılı olmalarının ardında her şeye sıfırdan başlamaları bulunuyor”

Bizler Ankara’nın kışlarının soğuk ve karlı olduğunu düşünürken Gençlerbirliği’nin İskoçu kendine güle oynaya kısa kollu kıyafetler alıyor. Michael Stewart, Man Utd altyapısından öğrendikleriyle Süper Lig’e kalite katacak

Manchester United altyapısına girmen nasıl oldu? Kimlerle birlikte oynadın? Kimlerden neler öğrendin?
İskoçya’da futbola amatör bir takımda oynayarak başladım. 12 yaşımda Manchester United takımından bir teklif aldım. Orada oynayabilmem için İskoçya’dan ayrılıp, İngiltere’ye yerleşmem gerekiyordu. Sırf bu yüzden teklifi reddettim. 16 yaşıma kadar Rangers’ta oynadım. Manchester United benden vazgeçmemişti ve Rangers’tan istedi. Okulumun bitmesine altı ay vardı. Bu yüzden karar vermem zor oldu ama sonunda gittim.

Braveheart Türkiye’de de çok popüler… İskoç olduğunu söylediğinde filmden bahsedenler oldu mu?
İskoçya için Brevhart bir dönüm noktası gibi. Bir filmin bir ülke için bu derece önemli olabileceğini asla tahmin edemezdim. Tüm dünyada tekrar tekrar yayınlanması ve sevilmesi İskoçlar için bir gurur kaynağı.

Aralarında Fenerbahçe - Galatasaray gibi bir rekabet olan Hearts ve Hibernian kulüplerinin her ikisinde birden oynamak nasıldı? Nasıl tepkiler aldın?
Galatasaray–Fenerbahçe rekabetindense Rangers ve Celtic gibi düşünebiliriz. Manchester United’a gittim ve orada iki yıllık kontratım varken ülkeme dönmek istedim. Celtic ya da Rangers’ta oynayacağımı düşünüyordum. Hearts takımına bir yıllık kiralık gittim. Ancak paramı alamadım. Bunun üstüne bir de sakatlık geçirdim. Hearts’taki sözleşmem bittiğinde İngiltere’ye dönmek istemedim. Hearts’ta da mutlu değildim ve Hibernian’a gittim. Orada bir süre oynadıktan sonra zorlanacağımı ve kariyerim açısından yanlış bir karar olduğunu bile bile Hearts’a geri döndüm. Bu arada kendimle ve geleceğimle meşgul olduğumdan taraftarların çekişmesi pek de umurumda değildi. İskoçya’da yaşamak adına verdiğim kararlardan vazgeçip, bir an önce ülkemden ayrılmam gerektiğini düşünerek Gençlerbirliği’nden gelen teklifi kabul ettim.

Sana üç dileğinin kabul olacağını söyleseydim ne dilerdin?
Harcamakla bitmeyecek bir meblağda para isteyeceğimi düşünüyorsun değil mi? Yanlış! 29 yaşımdayım ve paranın mutluluk getirmediğini biliyorum. Ailem ve kendim için sağlık ve mutluluk dilerdim. Benim mutlu olmam ailemin mutluluğuna bağlı. İskoçya’da yaşadığım Edinburgh şehri bugüne kadar benim için çok güzel şeyler yaptı. Ben de onun için dileklerimden birini harcayabilirim. Dünyanın en güzel şehri olması için tek eksiği olan iklimini yumuşatırdım.

Türkiye’yi gezme imkânın oldu mu?
İskoç arkadaşlarım Türkiye’ye tatile geldiklerinde Antalya’yı, Bodrum’u anlata anlata bitiremezlerdi. Türklerin sıcakkanlı insanlar olduğunu defalarca duydum. Bana Ankara’nın kışlarının ağır geçtiğini, Sivasspor, Kayserispor gibi deplasmanlarda kış aylarında zorlanabileceğimi söylediklerinde çok güldüm. Çünkü benim ülkemden kar ve buz hiç eksik olmaz (Bu arada telefonuyla çektiği buz kaplı evleri gösteriyor). Ankara’da eşimle birlikte gitmeyi en çok sevdiğimiz yerlerden biri de manavlar. Bu kadar sebze ve meyveyi bir arada görmemiştik. Güneşi bu kadar uzun süre görmek muhteşem! Kendimize kısa kollu giyecekler alırken çok eğlendik.

Alex Ferguson, Bill Shankly, Kenny Dalglish… Ada’nın efsane hocaları hep İskoçya’dan çıkıyor. Bunu neye bağlıyorsun?
Bu saydığın isimler ve diğerleri, hepsi sıfırdan gelen insanlar. Yaşamak için başarmak zorunda olmaları onları herkesten çok mücadele eder hale getirdi. Her birinin hayat hikâyesini dinlemeye değer. Hepsi de kimseden destek görmeden, kendi imkânlarıyla bir yerlere geldiler. Başarılarının arkasında bence bir de İngiliz ve İskoçların aksanlarının birbirinden farklı olması yatıyor. Bir İskoç teknik direktör İngiltere’de bir takımda göreve başladığında futbolculara kendisini kolaylıkla dinletebiliyor. Futbolcular onun ne söylediğini anlamak için çok daha dikkatli dinliyor.

Bunca gözlemden sonra sen de teknik direktör olmayı düşünüyor musun?
Zaman zaman düşünmüyor değilim. Futbolun içinde iyi insanlar olduğu kadar kötü insanlar da var. Futbolculuğu bıraktıktan sonra da futbolun içindeki kötü insanlarla bir arada olmak ister miyim bilmiyorum. Şu an için planım futbolculuk hayatım bittiğinde özgür olmak. Artık futbolun can damarı para. İnsanlar da bu futbolun içinde olanlara insan olarak değil, para olarak bakıyorlar. Futbol oynarken büyük paralar kazanıyoruz ve etrafımızda bizimle paramız için vakit geçirmek isteyen insanlar barındırıyoruz. Futbol kariyerimiz bittiğinde yalnız kalma olasılığımız herkesten daha yüksek. Bu sahte bir yaşam! Ve bir de futbolcuysan kendini halka arz etmiş oluyorsun. Herkes senin hakkında bir şeyler söyleme hatta küfür etme hakkına otomatik olarak sahip oluyor.

Türkiye ile İskoçya futbolunu karşılaştırırsan neler söylersin? Gençlerbirliği’ni hangi takıma benzetiyorsun?
Zor soru. İskoçya, Türkiye ile kıyaslandığında çok küçük bir ülke. Türkiye’de lig kurulduğundan beri şampiyon olan sayılı takım var. Anadolu takımları ise yine benzer özellikler taşıyor. Gençlerbirliği ise yıllardan beri ortalarda bir takım. İskoçya’da böyle bir durum yok. Takımların yerleri asla durağan olamaz. Lig sürekli değişken.
Galatasaray’ın eski teknik direktörü Souness’in Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’nda sahaya bayrak dikme anını izledin mi?
Biliyorum. Sahaya bayrağı diktiği an İskoç televizyonlarında günlerce tekrar tekrar yayınlandı. İzleyen herkesin çok güldüğünü hatırlıyorum. Çok yadırgadığımızı söyleyemem çünkü İskoçya çılgın insanların bir araya gelmesiyle oluşmuş bir ülke. Ben de bunu seviyorum.

Bu röportaj FourFourTwo Dergisi'nin Ekim 2010 sayısında yayımlanmıştır. 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder