BİR NEVİ CESURYÜREK
“İskoç teknik adamların Ada’da başarılı olmalarının ardında her şeye sıfırdan başlamaları bulunuyor”
Bizler
Ankara’nın kışlarının soğuk ve karlı olduğunu düşünürken Gençlerbirliği’nin
İskoçu kendine güle oynaya kısa kollu kıyafetler alıyor. Michael Stewart, Man
Utd altyapısından öğrendikleriyle Süper Lig’e kalite katacak
Manchester United altyapısına
girmen nasıl oldu? Kimlerle birlikte oynadın? Kimlerden neler öğrendin?
İskoçya’da
futbola amatör bir takımda oynayarak başladım. 12 yaşımda Manchester United
takımından bir teklif aldım. Orada oynayabilmem için İskoçya’dan ayrılıp,
İngiltere’ye yerleşmem gerekiyordu. Sırf bu yüzden teklifi reddettim. 16 yaşıma
kadar Rangers’ta oynadım. Manchester United benden vazgeçmemişti ve Rangers’tan
istedi. Okulumun bitmesine altı ay vardı. Bu yüzden karar vermem zor oldu ama
sonunda gittim.
Braveheart
Türkiye’de de çok popüler… İskoç olduğunu söylediğinde filmden bahsedenler oldu
mu?
İskoçya
için Brevhart bir dönüm noktası gibi. Bir filmin bir ülke için bu derece önemli
olabileceğini asla tahmin edemezdim. Tüm dünyada tekrar tekrar yayınlanması ve
sevilmesi İskoçlar için bir gurur kaynağı.
Aralarında
Fenerbahçe - Galatasaray gibi bir rekabet olan Hearts ve Hibernian kulüplerinin
her ikisinde birden oynamak nasıldı? Nasıl tepkiler aldın?
Galatasaray–Fenerbahçe
rekabetindense Rangers ve Celtic gibi düşünebiliriz. Manchester United’a gittim
ve orada iki yıllık kontratım varken ülkeme dönmek istedim. Celtic ya da
Rangers’ta oynayacağımı düşünüyordum. Hearts takımına bir yıllık kiralık gittim.
Ancak paramı alamadım. Bunun üstüne bir de sakatlık geçirdim. Hearts’taki
sözleşmem bittiğinde İngiltere’ye dönmek istemedim. Hearts’ta da mutlu değildim
ve Hibernian’a gittim. Orada bir süre oynadıktan sonra zorlanacağımı ve
kariyerim açısından yanlış bir karar olduğunu bile bile Hearts’a geri döndüm. Bu
arada kendimle ve geleceğimle meşgul olduğumdan taraftarların çekişmesi pek de
umurumda değildi. İskoçya’da yaşamak adına verdiğim kararlardan vazgeçip, bir
an önce ülkemden ayrılmam gerektiğini düşünerek Gençlerbirliği’nden gelen
teklifi kabul ettim.
Sana üç dileğinin
kabul olacağını söyleseydim ne dilerdin?
Harcamakla
bitmeyecek bir meblağda para isteyeceğimi düşünüyorsun değil mi? Yanlış! 29
yaşımdayım ve paranın mutluluk getirmediğini biliyorum. Ailem ve kendim için
sağlık ve mutluluk dilerdim. Benim mutlu olmam ailemin mutluluğuna bağlı.
İskoçya’da yaşadığım Edinburgh şehri bugüne kadar benim için çok güzel şeyler
yaptı. Ben de onun için dileklerimden birini harcayabilirim. Dünyanın en güzel şehri
olması için tek eksiği olan iklimini yumuşatırdım.
Türkiye’yi gezme imkânın
oldu mu?
İskoç
arkadaşlarım Türkiye’ye tatile geldiklerinde Antalya’yı, Bodrum’u anlata anlata
bitiremezlerdi. Türklerin sıcakkanlı insanlar olduğunu defalarca duydum. Bana Ankara’nın
kışlarının ağır geçtiğini, Sivasspor, Kayserispor gibi deplasmanlarda kış
aylarında zorlanabileceğimi söylediklerinde çok güldüm. Çünkü benim ülkemden
kar ve buz hiç eksik olmaz (Bu arada telefonuyla çektiği buz kaplı evleri
gösteriyor). Ankara’da eşimle birlikte gitmeyi en çok sevdiğimiz yerlerden biri
de manavlar. Bu kadar sebze ve meyveyi bir arada görmemiştik. Güneşi bu kadar
uzun süre görmek muhteşem! Kendimize kısa kollu giyecekler alırken çok
eğlendik.
Alex Ferguson, Bill
Shankly, Kenny Dalglish… Ada’nın efsane hocaları hep İskoçya’dan çıkıyor. Bunu
neye bağlıyorsun?
Bu
saydığın isimler ve diğerleri, hepsi sıfırdan gelen insanlar. Yaşamak için
başarmak zorunda olmaları onları herkesten çok mücadele eder hale getirdi. Her
birinin hayat hikâyesini dinlemeye değer. Hepsi de kimseden destek görmeden,
kendi imkânlarıyla bir yerlere geldiler. Başarılarının arkasında bence bir de
İngiliz ve İskoçların aksanlarının birbirinden farklı olması yatıyor. Bir İskoç
teknik direktör İngiltere’de bir takımda göreve başladığında futbolculara
kendisini kolaylıkla dinletebiliyor. Futbolcular onun ne söylediğini anlamak
için çok daha dikkatli dinliyor.
Bunca gözlemden
sonra sen de teknik direktör olmayı düşünüyor musun?
Zaman
zaman düşünmüyor değilim. Futbolun içinde iyi insanlar olduğu kadar kötü
insanlar da var. Futbolculuğu bıraktıktan sonra da futbolun içindeki kötü
insanlarla bir arada olmak ister miyim bilmiyorum. Şu an için planım
futbolculuk hayatım bittiğinde özgür olmak. Artık futbolun can damarı para.
İnsanlar da bu futbolun içinde olanlara insan olarak değil, para olarak
bakıyorlar. Futbol oynarken büyük paralar kazanıyoruz ve etrafımızda bizimle
paramız için vakit geçirmek isteyen insanlar barındırıyoruz. Futbol kariyerimiz
bittiğinde yalnız kalma olasılığımız herkesten daha yüksek. Bu sahte bir yaşam!
Ve bir de futbolcuysan kendini halka arz etmiş oluyorsun. Herkes senin hakkında
bir şeyler söyleme hatta küfür etme hakkına otomatik olarak sahip oluyor.
Türkiye ile İskoçya
futbolunu karşılaştırırsan neler söylersin? Gençlerbirliği’ni hangi takıma
benzetiyorsun?
Zor
soru. İskoçya, Türkiye ile kıyaslandığında çok küçük bir ülke. Türkiye’de lig
kurulduğundan beri şampiyon olan sayılı takım var. Anadolu takımları ise yine
benzer özellikler taşıyor. Gençlerbirliği ise yıllardan beri ortalarda bir
takım. İskoçya’da böyle bir durum yok. Takımların yerleri asla durağan olamaz.
Lig sürekli değişken.
Galatasaray’ın eski
teknik direktörü Souness’in Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’nda sahaya bayrak dikme
anını izledin mi?
Biliyorum.
Sahaya bayrağı diktiği an İskoç televizyonlarında günlerce tekrar tekrar
yayınlandı. İzleyen herkesin çok güldüğünü hatırlıyorum. Çok yadırgadığımızı
söyleyemem çünkü İskoçya çılgın insanların bir araya gelmesiyle oluşmuş bir
ülke. Ben de bunu seviyorum.
Bu röportaj FourFourTwo Dergisi'nin Ekim 2010 sayısında yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder